Hava kirliliği; atmosferde toz, duman, gaz, su buharı şeklindeki kirleticilerin, insan ve diğer canlılara zarar verecek düzeye erişmesidir. Trafik, sanayi ve ısınma sistemleri hava kirliliğinin başlıca kaynaklarıdır. Hızlı kentleşme, şehrin yanlış bölgelere kurulması, kalitesiz yakıtlar ve uygun olmayan yakma sistemleri gibi sebepler de hava kirliliğinin artmasına yol açmaktadır. Yapılan klinik çalışmalarda söz konusu kirleticilerin solunum yolu hastalıklarını artırdığı tespit edilmiştir.
Hava kirleticilerindeki günlük artışlar çeşitli akut
sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. Örneğin hava kirletici parametrelerin konsantrasyonunun
artması, astım ataklarında artışa yol açmaktadır. Kirleticilere uzun süreli
maruz kalma sonucunda sağlıkta kronik etkiler ortaya çıkmaktadır. Amerika
Birleşik Devletleri ve Hollanda'da
yapılan çalışmalarda hava kirliliği olan
bölgelerde yaşayanların ömrünün,
kirliliğin olmadığı bölgelerde
yaşayanlara göre 1-2 yıl daha kısa olduğu belirlenmiştir. Dünya Sağlık
Örgütü’nün (WHO) 2011 yılı raporuna göre, dış ortam hava kirliliğinin dünya
çapında yılda 1.3 milyon ölüme neden olduğu ve orta gelirli ülkelerin bu
değerin çoğunluğunu oluşturduğu tahmin edilmektedir.
Hava kirliliğinin sağlık etkisi öksürük ve bronşitten,
kalp hastalığı ve akciğer kanserine kadar değişmektedir. Kirliliğin olumsuz
etkileri sağlıklı kişilerde bile gözlenmekle birlikte, bazı hassası gruplar
daha kolay etkilenmekte ve daha ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu
gruplardan biri yaşlılardır. Fizyolojik kapasitesi ve fizyolojik savunma mekanizması
fonksiyonlarındaki azalma, kronik hastalıklardaki artma sebebiyle yaşlılar
normal yaş gurubundaki halka nazaran hava kirliliğinden daha kolay etkilenmektedir.
Küçük çocuklar, savunma mekanizması gelişiminin tamamlanmaması, vücut kitle
birimi başına daha yüksek ventilasyon (soluk alıp verme) hızları ve dış ortamla
daha sık temas sebebiyle daha fazla
riske sahip diğer bir hassas gruptur. Yaş durumunun yanısıra hava yolunda daralmaya yol açan
hastalıklar da kirleticilere hassasiyeti artırmaktadır. Yapılan çalışmalar, kirlilik
arttıkça astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları (KOAH) gibi
hastalıklarda artış olduğunu
göstermiştir. Kalabalık yaşam, yetersiz sanitasyon (çevre hijyeni), beslenme
yetersizliği gibi düşük yaşam standartları da hassasiyeti etkileyen
faktörlerdendir. Bu şartlarda yaşayanlar enfeksiyon hastalık sorunları ile
karşı karşıyadırlar. Dolayısıyla, hava
kirliliğinin sonuçlarından daha fazla etkilenilmektedir.
Hava Kirliliği ve Risk Grupları
v
Bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar
v
Gebe ve emzikli kadınlar
v
Yaşlılar
v
Kronik solunum ve dolaşım sistemi hastalığı olanlar
v
Sigara kullananlar
v
Düşük sosyoekonomik grup içinde yer alanlar
|
Genel olarak havadaki kirleticilerin sağlığa etkileri şöyle toparlanabilir;
·
Solunum fonksiyonlarında bozulma
·
Solunum sistemi hastalıklarında artış
·
Kronik solunum sistemi hastalığı
olan kişilerin hastalıklarının alevlenmesinde artış
·
Kronik kalp hastalığı olan kişilerin
hastalıklarının alevlenmesinde artış
·
Kanser görülme sıklığında artış
·
Erken ölümlerde artış
Dış ortam hava kirliliğinin toplum sağlığı ile
ilişkisi değerlendirilirken yukarıda sıralanan doğrudan sağlık etkilerinin yanı
sıra içme ve sulama suyu kaynaklarının, bitki örtüsünün zarar görmesi ve mikro
klima değişiklikleri nedeniyle dolaylı etkilerini de göz önünde bulundurmak
gereklidir. Tüm bunların yanı sıra; ortamın nem oranı, sıcaklık, sıcaklık
değişim hızı, rüzgarlar ve benzeri etmenler de hava kirliliğinin sağlık üzerine
olan etkisinde değişikliklere yol açabilmektedir.
Bakanlığımız ve ilgili kurum ve kuruluşların katkısı
ile hazırlanan, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
2009 yılında yayımlamış olduğu “Türkiye Kronik Hava Yolu Hastalıklarını Önleme
ve Kontrol Programı”nda bahsedildiği üzere; Dünyada 2005 yılında
meydana gelen toplam 58 milyon ölümün 35 milyonu kronik hastalıklar nedeniyle
olmuştur. Tüm ölümlerin %60’ı kronik hastalıklardan meydana gelmektedir.
Şekil:
Dünyada Kronik Hastalıkların Durumu, Hastalık Guruplarında Ölüm Sayıları
Her bir hava kirleticinin etki süresi, konsantrasyonu ve
diğer karakteristiklerine bağlı olarak insan vücudunda yapmış olduğu etkiler
aşağıda sıralanmaktadır.
Karbonmonoksit
( CO )
Karbon
monoksitin oksijen taşıma kapasitesini azaltması sonucunda kandaki oksijen
yetersizliği nedeniyle kan damarlarının çeperleri, beyin ve kalp gibi hassas
organ ve dokularda fonksiyon bozuklukları meydana gelmektedir.
Kükürt
Oksitler ( SOX )
Hava kirletici emisyonların en
yaygın olanı (SO2) kükürtdioksitdir. Her
yıl tonlarca SO2 çeşitli kaynaklardan atmosfere verilmektedir. Solunan yüksek
konsantrasyondaki kükürt dioksitin %95'i üst solunum yollarından absorbe olmaktadır.
Bunun sonucu olarak, bronşit, amfizem ve diğer akciğer hastalık semptomları
meydana gelmektedir.
Azot
Oksitler (NOX)
Azot oksitlerin en önemli kaynağı taşıt egzozu ve sabit yakma
tesisleridir. Bu gazlar atmosferde doğal gaz çevrimine girerek, nitrik asit
(HNO3) oluşumuyla sonuçlanan zincirleme reaksiyonları tamamlarlar.
Azot
oksitlerin atmosferdeki konsantrasyonuna
bağlı olarak, uzun süre maruz kalındığında, akciğerlerde geri-dönüşlü ve
geri-dönüşsüz birçok etkisi olduğu saptanmıştır. Akciğer dokusunda yapısal
değişikliklere yol açabilmekte ve amfizem benzeri bir tabloya neden
olabilmektedir. Düşük seviyeli
konsantrasyonlara uzun süre maruz kalınması hücresel düzeyde değişikliklere yol
açmaktadır. Ayrıca bakteriyel ve viral enfeksiyonlara karşı direnci
düşürmektedir. Yapılan çalışmalar uzun süre azotdioksite maruz kalan çocukların
solunum sistemi semptomlarında artış ve akciğer fonksiyonlarında azalış
olduğunu göstermiştir. Ancak erişkinlerde benzer bir ilişki net olarak
gösterilememiştir.
Uçucu
organik bileşiklere (UOB) maruziyet akut ve kronik sağlık etkileri oluşturur.
Düşük dozlardaki UOB’ler, astıma ve diğer bazı solunum yolu hastalıklarına
sebep olur. UOB’ler yüksek konsantrasyonlarda, merkezi sinir sistemi üzerinde
narkotik
etki
yaparlar. Bazı UOB’ler ekstrem konsantrasyonlara ulaştıklarında sinir sistemine
ait fonksiyonlarda bozulmalara neden olurlar. Toksik özellik gösteren bu bileşikler solunum yolu hastalıklarına
sebep oldukları gibi, yüksek konsantrasyonlarda sinir sisteminde tahribata yol
açmaktadır. Amerika Çevre Koruma Ajansı
(EPA) tarafından yapılan sınıflandırmada “benzen” kanserojen madde olarak
değerlendirilirken; karbon tetraklorür, kloroform, vinil klorür, etilen
dibromür kansere sebep olma riski taşıyan maddeler olarak sınıflandırılmıştır.
Partikül Maddeler
( PM)
Türkiye
genelinde 81 ilde ulusal ağa bağlı 130 dan fazla hava kalitesi ölçüm
istasyonu ile en az iki parametre (SO2 ve PM10) ölçümü gerçekleştirilmektedir.
Ölçümler tam otomatik cihazlarla yapılmakta, ölçüm sonuçları GPRS modem
vasıtasıyla Bakanlığımızın Gölbaşı Çevre Referans Laboratuvarına iletilmekte ve
http://www.havaizleme.gov.tr
internet sitemizde verilere herhangi bir müdahale yapılmaksızın yayımlanarak
kamuoyu bilgilendirilmektedir. Ayrıca söz konusu
veriler kontrol işleminden geçirilerek hazırlanan hava
kalitesi bültenleri Bakanlığımızca yayımlanarak kamuoyu bilgilendirilmekte
ve hava kirliliğinin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
06 Haziran 2008
tarihli ve 26898 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Hava
Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi (HKDY) Yönetmeliği” ile mevcut hava kalitesi
sınır değerleri yıllık olarak azaltılarak 2014 yılında Avrupa Birliği (AB) hava
kalitesi sınır değerleri ile uyumlu hale gelecektir.
Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliğinde belirtilen
bilgilendirme ve uyarı eşiklerinin aşılma durumu dikkate alınarak, kirliliğin bulunmuş olduğu bölgede beklenilen
meteorolojik parametrelerdeki değişim ve kirliliğin devam durumu göz önüne
alınarak kamuoyunun bilgilendirilmesi, acil önlemlerin alınması gerekmektedir.
Hava kirliliğinin nispeten yoğun olmasının beklendiği günlerde, ölçüm
sonuçlarındaki temayül de dikkate alınarak,
hasta, yaşlı ve çocukların dışarı çıkmaması, ilköğretim okullarında açık
havadaki faaliyetlerin azaltılması konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi,
yakma saatlerinin düzenlenmesi, trafik emisyonlarının azaltılmasına yönelik
düzenlemeler yapılmalıdır.
Hava kirliliğinin
azaltılabilmesi için ulusal ölçekte alınan önlemler; katı yakıt kriterlerinin
belirlenmesi, akaryakıt kalitesinin iyileştirilmesi, araç standartlarının
iyileştirilmesi, doğalgaz altyapısının yaygınlaştırılması vb. olarak
sıralanabilir.
Ayrıca, çarpık kentleşmenin
önüne geçilmesi, çevre düzeni planları yapılırken
hava kirliliği taşınım durumlarının
dikkate alınması, imar planlarında toplu taşımacılığın, özellikle
raylı sistem taşımacılığının teşvik edilmesi ve gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır.
Ek bilgi için bakınız: http://www.mgm.gov.tr/FILES/arastirma/webhakir.pdf
Ek bilgi için bakınız: http://www.mgm.gov.tr/FILES/arastirma/webhakir.pdf
0 yorum:
Yorum Gönder